- sıkıcı şey
- n. bore, stodge
Turkish-English dictionary. 2013.
Turkish-English dictionary. 2013.
sıkıcı — sf. İç sıkan, can sıkan, tedirgin eden Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor. H. Taner Birleşik Sözler can sıkıcı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağırlık — is., ğı 1) Ağır olma durumu Yükün ağırlığı. Taşın ağırlığı. 2) Değerli olma durumu Hediyenin ağırlığı. 3) Ağırbaşlılık Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi. 4) Tehlikeli olma durumu 5) Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum Havanın ağırlığı.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
serbestlemek — nsz Sıkıcı bir durumdan veya kalabalıktan kurtulmak Bir ara ortalık serbestlemiş, bir şey olmuş. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
zindan kesilmek — 1) (bir yer) çok karanlık duruma gelmek 2) (bir yer) çok sıkıcı ve içinde yaşanmaz duruma gelmek Lakin bir gün öyle bir şey olmuştu ki Özbekiye Bahçesi gözümde âdeta zindan kesildiydi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük